Niye geldin diye sormayın bana,
Nur yüzlerinizi görmeye geldim,
Bu dağlarda kaldı atayla ana,
Toprağına yüzüm sürmeye geldim.
Delik taşlarında çil keklik öter,
Yaşamaya ardıç gölgesi yeter,
Dağlarında şifa ne otlar biter,
Çiğdem çiçeğini dermeye geldim.
Salaltı, Taşaltı, Gökceviz, Dere,
Ayak basmadık ki hangi bir yere
Hatırdan çıkmaz mı Eskibağ, Mere
İrikarasını sermeye geldim.
Yolcu yolu, Deliktaş ın ünleri,
Sücülük’ün değirmenli günleri,
Issız kalmış Kale’nin Atin’leri,
O taşlarda davar sürmeye geldim.
Alancıkta Güdük Musa yatar mı?
Davluyer’de Hümmet evlek katar mı?
Koca Nebi Deliktaş’tan bakar mı?
Ruhlarına dua etmeye geldim.
Kamil Hoca yanık yanık inlerdi,
Ağlayan çocuklar durur dinlerdi,
Sevgi -saygı vardı, o ne günlerdi,
Şimdi kimler kaldı, sormaya geldim.
Şu dağların yeşiline, alına ,
Sallangaç kurduğum meşe dalına,
Arısının çiçek- kovan balına ,
Tahta kaşıkları vurmaya geldim.
Ak taşları zümrüt sanki gözümde,
Bu toprağın mayası var özümde,
Bir şölende, senede bir gezimde,
Eski günlerimi sürmeye geldim.
Bahar gelir, dağlar giyer gelinlik,
Kuşlar ağaçlarda yapıyor şenlik,
Ardıçların gölgeleri serinlik,
Uzanıp bir uyku almaya geldim.
Yaşanmaz şehirde dumandan, sesten,
Nasibimiz yoktur temiz nefesten,
Bunaldık sinirden, borçtan, stresten,
Şu dağlarda biraz gülmeye geldim.
|